Özgüven ve Çocuk
Çocuğunuzun
yaşı kaç olursa olsun anne ve babasına olan ihtiyacı her zaman devam eder. Yaşamın
bazı kritik dönemleri vardır, bunlardan
biri okul öncesi yıllardır. Çocukların fiziksel, duygusal gereksinimlerinin
karşılanması açısından en fazla ebeveyn desteğine ihtiyaç duyulan yıllardır. Çocuklar
bağımlı dünyaya gelseler bile bağımlı
kalmaya istekli değillerdir. Yaşlarının ilerlemesi ile gelişen becerileri
sayesinde bir başkasının yardımı olmaksızın kendi gereksinimlerini
karşılayabilir hale gelen çocuk bağımsızlaşır. Yaşam temel gereksinimleri
karşılamak üzere kurulmuştur. Bu temel gereksinimler güven duymak ve güven
duyulmak, sevmek ve sevilmek, onaylanmak, ait olmak ve birey olarak var olmak.
Ebeveynlerin
unutmaması gereken sevgi ile başladığınız hayat programında diğer tamamlayıcı
unsurunun güven olduğudur. Çocuklar kendilerine güven duyulmadan önce başkasına
güven duymayı öğrenirler. Çocuğun güven duyduğu anne babasının, kendisine güven
duyduğunu hissetmesine de ihtiyacı
vardır. Sevgi ile başlayıp güven ile devam eden ilişkilerde bir problemle
karşılaşılsa bile hiçbir zaman çıkmaza girilmez. Aslında çocuk
eğitiminin en önemli temel püf noktası budur. Çocukların özgüvenini geliştirmek ebeveynlerin
sorumluluğundadır. Dünyaya gözlerini açtıklarında çocuklar öz güven ile
doğmazlar. Aile ve çevre ile etkileşim içinde özgüvenlerini geliştirirler ya da
geliştirmezler. Sosyalleşme sürecindeki
çocuk çevresinde çok sayıda kişiyle etkileşime girer. Ancak çocukların bu süreçte sürekliliği olan ilişkileri anne baba kardeşleriyle olan ilişkileridir.
Erken
çocukluk döneminin ilk yıllarından itibaren çocuğun özgüvenini geliştirmek
için çok sayıda doğal fırsatımız vardır. Mesela;henüz yeni yürüme uğraşısı
içinde olan çocuğunuz adımlarını büyük bir cesaretle atmaya başladığında, kendisini yakından takip eden heyecanla kendisini izleyen ebeveynlerin
bakışlarını görünce herhalde çok büyük bir tehlikenin içindeyim bu bakışlar
bunu söylüyor diye hissedebilir ve cesaretini kaybeder. Aslında çocuğu korkutan
cesaretini kıran, çocuğun düşmesi değil, düşmesine karşı gösterilen çocuğun
anlayamadığı abartılı yetişkin davranışlarıdır. Anne babaların tabi ki çocuklarına bir şey olacak kaygısı
ile bu tepkileri veriyor olmaları onların haklı olmaları anlamına gelmiyor. Bu
tepkileri gösterdiklerinde çocuklarda oluşturdukları etkilerin neler
olabileceğini göz ardı etmeden davranış sergilemeleri gerekmektedir. Korumacı
bir davranışla sergilediğimiz bu duruş yürümeye çalışırken düşen çocuğumuzun
önüne kocaman bir duvar örmemelidir. Anne babaların yapması gereken sadece önlem
almaktır.Çocuğun kendisini güvende hissedeceği mesafede bulunmak, çocuğun yaşamın ilk adımını atması için cesaretlendirmek ve
gülümsemek yeterlidir.Bu güvende atılan ilk adım sonrası çocukları bekleyen, güzel bir yaşam, başarı, mutluluk, cesaret, azim, olumlu benlik gelişimine sahip, hayatının anahtarına kavuşmuş olacaktır. Anne
babalık iç güdüsel olmakla birlikte spontane bir şekilde gelişen doğal bir
beceri değildir. Anne babalık aktif bir süreçtir. Bu süreçte bizde çocuklarımızda
değişir ve gelişiriz. Anne babalık yetenekleri ile doğulmaz, anne babalı
öğrenilir.
Hiç yorum yok: